Otomatik Portakal Film İncelemesi ve Özeti




  A CLOCKWORK ORANGE



1971 yılında sinema tarihinin en iyi yönetmenlerinden biri olan Stanley Kubrick tarafından Anthony Borges'in aynı adlı romanından sinemaya uyarlanmıştır. Türkçeye "Otomatik Portakal" şeklinde çevrilen bu başyapıtın oluşması için Kubrick film için gerekli olan teknik araştırmalarını davranış psikolojisini ve şartlı refleks terapisi üzerine kitaplar okuyarak yapmıştır.  

Post-endüstriyel dönem İngilteresi'nde var olacağını öngören şiddetli kaos ortamını betimleyen ve mevcut sisteme de birçok yönden eleştiri oklarını yönelten fütüristik özelliği taşıyan bir distopya özelliğini gösterir. Filmdeki aşırı cinsel obje, aşırı şiddet unsurları ve oluşturulan kaotik ortam bunu kanıtlar niteliktedir. Belki de Kubrick bahsi geçen unsurları bu denli aşırıya kaçar biçimde kullanarak bilinçli bir rahatsız edicilik gayesi gözetmiştir. Günlük hayatta var olan bu unsurları insanların görmezden geldiğini fark etmiş ve izleyinin aslında ne kadar rahatsız edici olduğunu tabiri caizse gözüne sokarak anlamalarını sağlamıştır. Kubrick'in sinemadaki detaycı ve mükemmelliyetçi yaklaşımı göz önüne alındığında yaptığı her hamlenin bir sebebi olduğunu düşünmek hata olmaz.

Film baştan sona şiddet ve cinsellik temalarını ele alır. Asıl ilgilendiği ve eleştirdiği konu şiddettir. Filmde sokak çetelerinin eğlence amaçlı uyguladıkları şiddetin yanı sıra devletin uyguladığı şiddet, fiziksel ve psikolojik şiddet gibi ögeler de bulunur. Filmin her bir parçasında şiddet ve şiddet eleştirisi göze çarpar. Şiddet ve cinsellik arasında bağlantı kuran film, cinselliğin şiddetin bir sonucu olduğu vurgusunu yapar. Bunun yanı sıra şiddet doğuştan mıdır yoksa sonradan mı edinilir sorusu üzerinde de durulur. Değişen ve yozlaşan toplumlardaki şiddetin artışını gözler önüne seren filmde bir iyi kötü çatışması görmekteyiz.

Yazar, kitabın isminin İngiliz argosundaki "as queer as a clockwork orange" deyiminden geldiğini, bu deyimin çok garip, delilik derecesinde tuhaf davranışlar sergileyen insanlar için kullanıldığını, ayrıca "orang" kelimesinin de Malezya dilinde "canlı" anlamına geldiğini belirtmiştir. 

Yazarın kitabın baş kahramanı olan Alex'e ismini vermesi de tesadüf değildir."Lex" Latince'de kanun anlamına gelirken "a" ise olumsuzluk anlamı taşır. Kanunsuz anlamına gelen  "A-lex" adını yazar bu yüzden seçmiştir.




Filmin Özeti ve Analizi 

Filmin ilk bölümü Alex ve "Kardeşlerim!" diye hitap ettiği arkadaşlarının insanlara uyguladığı şiddete odaklanır. Özellikle geceleri iyiliğin ve saflığın sembolü olan beyaz renkteki kıyafetlerini giyerek, beyazın tam zıttı olan siyah karanlık eylemlerde bulunan çete; kadın-erkek, yaşlı-genç dinlemeden insanlara saldırmakta, çevrelerine zarar vermeyi kendilerine amaç edinmekte ve vandalizm örnekleri sergileyerek yaptıkları kötülüklerden zevk almaktadırlar. Film Alex'in bakış açısıyla anlatılır. 

Film, Alex'in çetesiyle süt barda oturdukları sahneyle başlar. Süt de tıpkı beyaz rengi gibi saflığın bir sembolüdür ancak Kubrick zıtlıkları bir arada kullanmaktan hiç çekinmemiştir. Alex ve arkadaşları kendi aralarında kendilerine özgü bir dil de kullanırlar. Nadsad denilen bu dil, Slav kökenli sözcüklerin değiştirilmesiyle kendi aralarında kullandıkları bir çeşit argodur. Alex ve çetesinin yaşlı bir adamı dövdükleri sahnede Alex'in içindeki nefret ve şiddet duyguları aktarılırken, yaşlı adamın sözleri de modern dünya eleştirisi yapar. Kanunların ve düzenin olmadığı, gençlerin yaşlıları ezdiği bir dünyada yaşamak istemediğini, insanoğlunun aya gittiğini, gezegenin çevresinde dolaştıklarını ama bunlar olurken kanun ve düzenin giderek yok olduğunu söyleyen yaşlı adamın ağzından, bir anlamda modern dünya eleştirisi yapılmış olur. 

Alex kendisini çetenin lideri olarak görür ve arkadaşları bu durumdan rahatsız olur. Paçasını her zaman polisten kurtarabilen Alex, kardeşlerinin onu ele vermesiyle bir kadını öldürdüğü için yakalanır ve 14 yıla mahkum edilir. Burada da iktidar mücadelesi dikkat çeker. Alex, çete liderliğini kaybetmenin korkusuyla arkadaşlarına şiddet uygular. Alex'in kendini lider olarak görmesine katlanamayan arkadaşları da onu ele verir. 

Filmin ikinci bölümü Alex'in de söylediği gibi filmin gerçek trajik ve acıklı yanının anlatıldığı bölümdür. İlk kısımda Alex'in ve çetesinin göstermiş olduğu şiddetin yerini ikinci kısımda devlet eliyle yapılan şiddet alır. Bu bölümde, disiplin, din, kanun, bilim gibi konular ele alınır. Alex, hapishaneye adımını attığı ilk andan itibaren disiplin denen kavramla karşı karşıya kalır. Gardiyanların davranışları sürekli "Sir" dedirtilmesi bile disiplin kavramının göstergesidir. Filmde gardiyanlar üstlerine ne kadar saygılı konuşuyor ne kadar itaat ediyorlarsa mahkumlara karşı da o kadar sert davranırlar. Onların içindeki şiddet de mahkumlara olan davranışlarıyla göze çarpar. Buradan hareketle Otomatik Portakal'ın aynı zamanda realizme gönderme yaptığını söylemek sanıyorum ki yanlış olmayacaktır. Alex hapishanede 2 yıl geçirir, tabiri caizse iyi çocuğu oynar ama hala aynı Alex'tir. Sadece iyi biri olmak istiyormuş gibi görünür. Dini kitapları okurken bile içindeki şiddet aşkını öne çıkarır. Kitaplardaki şiddet, cinsellik ve alkol içeren kısımları düşünür ve kendisini tüm bunların içinde hayal ederek yine kötü tarafı seçer. Şiddeti hapishanede uygulamasa bile hayallerinde kimi zaman Hz. İsa'yı kırbaçladığını düşünerek kimi zaman da savaşlarda düşmanı yok ettiğini düşünerek içinde yaşamaya devam eder. Alex'in istediği tek bir şey vardır; hapishaneden çıkmak. Bunun için de yeni ve henüz deney aşamasında olan bir yönteme gönüllü olarak denek olur. Böylece dışarı çıkabilecektir. Bu yöntem yeni hükümetin şiddeti yok etme politikası altında geliştirilen bir tedavi yöntemidir. Mahkumların hapishanede tutulmasında suç eğilimlerini yok ederek tedavi edilmesini öngören bu yöntem Alex üzerinde uygulanır. Filmde bir çok şiddet sahnesi bulunmasına rağmen belki de izleyiciyi en çok huzursuz eden sahneler tedavi sahneleri olacaktır. Alex bir mekanizmaya bağlanır, ilaç verilerek şiddet ve cinsellik içeren filmler izletilir. Amaç Alex'i bunlardan tiksindirmektir ve tedavi başarılı da olur. Serbest kalan Alex, artık her şiddet ve cinsellik göstergesinde büyük bir mide bulantısı yaşar. 

Alex serbest kalınca geçmişte zarar verdiği insanlarla karşılaşır ve hepsinden şidddet görür. Şiddet şiddeti doğurmuştur. Yaşlılar tarafından dövülür ama mide bulantısı yüzünden karşılık veremez. Eski çete arkadaşları artık birer polis olmuştur ve mesleklerini "Çalışma çağındaki bir iş: Polis." olarak tanımlarlar. Alex'in çete arkadaşlarının polis olması görüldüğü üzere içlerindeki şiddet dürtüsünü bastırmaya yetmemiş yalnızca meşru hale getirmiştir. Alex'i öldüresiye dövmeleri içlerindeki şiddetin bir göstergesidir. Son olarak Alex, karısına tecavüz ettikleri ve kendisinin de sakat kalmasına neden oldukları yazar ile karşılaşır ve ondan da şiddet görür. Alex'in içindeki nefret ve şiddet duygularının ötesinde onun da bir şeyleri sevebildiğini gösteren belki de tek şey Beethoven sevgisidir. Beethoven'ı çok sever, eserlerine özellikle de 9. senfoniye büyük hayranlık besler. Fakat bu durum uzun sürmeyecektir. Hükümetin uygulamış olduğu tiksindirme tedavisinde Nazi filmleri izletilirken arka fonda Alex'in en sevdiği eser olan Beethoven'ın 9. Senfonisi çalar. Alex buna katlanamaz. Bu kadar sevip saygı duyduğu eserin aşırı şiddet görüntüleriyle birlikte kullanılmasını istemez. Müziği kapatması için doktorlara yalvarır ama sonuç alamaz. Alex en sevdiği şeyden tiksinmeye başlar ve artık 9. Senfoniyi duymaya katlanamaz. Daha sonra Alex'ten intikam almak isteyen yazar için Alex'in en sevdiği şey birden cani bir silaha dönüştürülür ve yazarın 9. Senfoni dinleterek Alex'e psikolojik şiddet uygulaması ile Alex intihar eder. Ne var ki Alex ölmek istese de başaramamıştır. Bu durum hükümetin işine gelmez. Hükümetin uyguladığı yöntemin insanları canına kıymaya yetecek kadar canice olduğu, Bakan'ın gaddarlıkla suçlanması gibi haberlerin yayılması hükümete zarar verir. Hükümetin planları tersine dönmüştür. Hükümetin umrunda olan şey şiddeti yok etmek değil, kendi çıkarlarını sağlamaktır. Gelecek seçimleri kaybetme endişesine giren hükümet, tedavinin Alex'e zarar vermediğini kanıtlamak için Alex'i eski haline döndürmeye çalışır ve filmin sonunda da Alex tamamiyle eskiye döner. İyileştikten sonra tekrar cinsellikle ilgili sapkın hayaller kurması bu durumu kanıtlar niteliktedir.



Yorumlar